30 Ağustos 2013 Cuma

6-tahran, kazvin, tebriz

kursa yolculuktan yorgun argin dondugum icin genelde odevlerimi yapamiyorum. oysa bir suru renkli kalem ve guzel bir defter almistim calisirim diye. dersten sonra arkadasimin onceden bahsettigi ermeni kilisesine gidiyorum. yanima da kurstan bir iki arkadas aliyorum. kilise saat 2'de aciliyormus. biz de etraftaki hediyelik esya satan dukkanlarda vakit gecirelim diyoruz. mabed isfahan'dakine nazaran epey sade. arkadaslar kilisenin icinde fotograf almak isteyince mumlari temizleyen amcadan feci bir azar isitiyorlar. gordugum en sinirli kilise calisani. lord isimli pastaneden ketelerimizi alip ayriliyoruz. iki hafta once kurstan milli kutuphaneye gitmek icin bir belge istemistim. daha yeni cikiyor. arkadaslardan biri kutuphanenin mudavimi olmus durumda. onun pesine takilip ben de bir arkadasla gidiyorum. venek meydani'ndan ortak taksi tuturak gidiyoruz. meydana cok uzak sayilmaz. yeni bir bina burasi. ancak iceri girmemiz epey suruyor bir suru prosedur isliyor. saat iki olmadan bircok memur cekip gitmis bile. bir daha gelmeye pek vaktim olmayacagi icin sinirlenmiyorum. kitaplarin oldugu bolum modern bir sekilde duzenlenmis. ama burada bile kadinlar ve erkekler ayri masalara oturmak zorunda. sanat bolumune yonelip birkac kitap seciyor ve onlara daliyorum. kutuphanede kucuk bir market mevcut. ramazan nedeniyle kafe kapali. o da kapanacakmis diye markete aceleyle gidiyoruz. kiyida kosede yemek yiyenler var. 

ertesi gun bir adresi ararken kursun arkasindaki sokaklarda muzik muzesi'ne denk geldim. gayet guzel duzenlenmis bir muze. size verdikleri bir alettten sazlarla ilgili bilgi yaninda ornekler de dinleyebiliyorsunuz. alt katta da bir atolye var. yazik ki vaktim yok ve hizlica ayrilmak zorundayim. arkadasimin dogum gunu oldugu icin bir aksam annesi bizi yemege davet ediyor. kendisi turk dizilerinden turkce ogrenmis soylediklerimi anlayabiliyor. yine dizilerden turkce ogrenmis bir baska hanim da arkadasimla beni evine davet edip lezzetli yemekler ikram etmisti. kocaman tebriz koftesi en guzeliydi. arkadasimin annesi ise turk yemeklerine merakli. menuye izmir koftesi de eklemis. diger yemekleri cok lezzetli ama bu kofteyi yapamamis. caktirmiyorum. 

arkadasimin annesinin visneli, safrana bulanmis tavuklu pilavi

bu hafta son sehir disi gezime cikicam. istikamet kazvin ve tebriz. turkiye'de bir kitaptan kazvin'de iki eser gormus ve cok begenmistim. sirf bunlar icin gitmek istiyorum kazvin'e. nedense tum sehir o eserlere uygun donatilmis gibi bir hulyadayim. arkadasim kazvin'de gece icin beni agirlayacak bir tanidigi oldugunu soyluyor. kazvin, tebriz yolunun ustunde. kurstan cikinca kazvin'e ertesi sabah da tebriz'e giderim diyorum. bu sefer yalnizim ve azadi otobus terminaline gidiyorum. kazvin otobusunun kalkmasina cok var. ortak taksi tutmaya karar veriyorum. sehirler arasi ortak taksi de otobus gibi resmi sekilde duzenleniyor. on koltuk icin ayri arka koltuk icin ayri fiyat veriyorsunuz. ancak o  da ne. hesaplarda bir hata yapmisim. arkadasim dolarlari bozdurup kullanmam icin bana verdigi kendi bankamatigine yatiriyordu. paramin ne kadar kaldigina dair yaptigimiz son konusmada bir seyleri yanlis anlamis olmaliyim. para bittigi icin tebriz'e gidemeyebilirim. ancak arkadasim borc verebilecegini soyluyor. ben de takside rahat oturuyorum bunu duyunca. 

sehirlerarasi taksiden inip onumdeki parka yuruyorum. parktan bir kadina bir yeri soruyorum. ilgisiz. ama esini cagiriyor. esi yardimci olmaya calisiyor. bulmusken merak ettigim binalarin fotografini da gosteriyorum. nerede oldugundan emin degil. taksicilere soruyor. onlar da emin degil. polis merkezine benzer bir yer var oraya soruyor ve sehirden bir bucuk saat falan uzakta kirsalda oldugunu ogreniyorum. parayi da bitirdigim icin gitmeye cesaret edemiyorum. meshur alamut kalesi de kazvin'in biraz disinda. alamut icin birkac gun ayirmak gerektiginden planlarimdan cikarmistim. sonradan ogrendigime gore benim begendigim yapilar da alamut yolu uzerindeymis.

kazvin'de de bir cehel sutun var. once onu ziyaret edeyim diyorum. bahce kapisindan girip tam yuruyecekken bir asker yolumu kesiyor ve kapali diyor. bari bahceden fotosunu alayim diyorum izin vermiyor. ben de kapali carsiyi gezdikten sonra donerken sinsice yoldan cekiyorum fotoyu. carsiyi el yordamiyla bulayim istiyorum. baktim olmuyor bir taksi cevirip onunla gidiyorum. taksici insafli az mesafeye az para aliyor.  girisinde restore edilmis bir bolum var. sanirim kervansaraymis eskiden burasi.  carsiyi geziyorum ama pek ilgi cekici bir sey yok. cehel sutun'un karsisindaki parka oturup beni alacak kisiyi beklemeye basliyorum. ancak mihmandarim tahran'dan donuste trafikte kalmis. beni bir arkadasina aldiriyor ve annnesinin evine biraktiriyor. evde doktorken kaza gecirmis bir kardesi var ve yataga bagimli. o da tvden turk dizileri izliyor gun boyu. fransa'da egitim goren ve normalde beni karsilayacak arkadas saatler sonra gelebiliyor eve. yorgun oldugu icin de cok oturamadan uyuyoruz. sabah kahvaltidan sonra beni otogara birakmak istiyor ama gel gor ki tebriz'e kazvin'den otobus yokmus. otobandan bir otobus bulmak icin oraya gidiyoruz. sehirlerarasi yolcu tasiyan araclar bircok noktada kontrolden geciyor. burasi da oyle bir yer ve bekliyoruz. yarim saat sonra bir otobus buluyoruz ve beni yolcu ediyor.

kazvin'de carsinin yanindaki kervansaray


kervansarayin yanindaki cami

gizlice cekebildigim kazvin cehel sutun'u


ikindi gibi ulasiyorum tebriz'e. internetten buldugum otellleri geziyorum. bu esnada kurstan bir arkadasin da tebriz'e gelecegini ogreniyor ve onu ariyorum. yaninda iki kisi daha oldugunu soyleyen bu arkadasin da onceden ayarlanmis bir plani yok. sonra kapali carsiya cok yakin bir yerde musafirhane dedikleri ucuz bir otel buluyorum. paramin bitmis oldugunu hala kaniksayamadim. yoldaki arkadasi arayip buraya gelebileceklerini soyluyorum. hemen yerlesmek yerine onlari bekliyorum. gelince onlar da burada kalmaya karar veriyorlar. musafirhanenin sahibine yemek icin bir tavsiyesi olup olmadigini sormustum. soyledigi "el golu"ne gitmeye karar veriyoruz. once kapali carsiya bakiyoruz ama kapali. ben ve arkadasim otobuse biniyoruz, diger ikisi taksiyle gitmisler. otobus tahran'dan daha ucuz. "el golu" eski ismiyle sah golu(hala kullaniliyor) buyuk bir havuz. etrafta da restoranlar, birkac kafe, lunapark ve normal park bulunuyor. halk aksam buraya gezmeye geliyor. biz de bir korzo atip acik hava restoranina gidiyoruz. arkadasimin aldigi dovme kebap gercekten cok lezzetli ama ben meshur tebriz koftesi almak istiyorum. fakat kofte degisik baharatlarla yapilmis halde geliyor ve yiyemiyorum. ben de kebap aliyorum. hava diger sehirlerin aksine soguk ve gercekten usuyoruz. buradan yan taraftaki nargileciye geciyoruz. nargilenin yaninda baklava geliyor. iran'da bircok tatlici "istanbul baklavasi" yapmaya calisiyor ve bu yedigim en basarilisiydi. diger iki arkadas gitmek istediklerini soyluyor ve kalkiyoruz. yatmadan once arkadasima sabah haberlesiriz beni ara uyaninca diyorum. sabah burada bayramin ilk gunu. bayram namazini gidip izlesem mi diyorum ama vazgeciyorum. burada bayramlar bizimkisi gibi pek rituelli degil. insanlarin piknik icin kactiklari siradan bir hafta sonu gibi. iran'in senlikli kutladigi iki bayram varmis: nevruz ve seb-i yelda. uyanmama ragmen arkadasimin aramasini bekliyorum. odalarini da dikkat etmedigim icin gidemiyorum. herhalde cok yoruldular diyorum. derken neredeyse ogle oluyor. gidip kahvalti yapayim diyorum. arkadasimi aradigimda sabah erkenden sehir disinda bir yeri gezmeye gttiklerini soyluyor. gercekten cok cok bozuluyorum. yanindaki umursamaz arkadaslarina uyup beni ekmis. tekrar tekrar arayip ozur diliyor ama gunumun neredeyse yarisi gitmis durumda.

sehri gezeyim diye disari cikiyorum. once ali sah'in kalesi'ne gidiyorum. ancak kaldigim yerden harita edinemedigim icin biraz saskinim. burada tahran'dan gelmis bir aile goruyorum. onlar da geziyormus ama bircok yerin kapali oldugunu soyluyorlar. bana da bir harita hediye ediyorlar. haritaya bakinca tahran'daki arkadasimin tavsiye ettigi kandovan'i goruyor ve buraya gideyim diyorum. turist ofisi gibi bir yer var ve orada osku kasabasina gitmemi buradan arac bulacagimi soyluyorlar. oyle yapiyorum. minibuscu beni son duraga yakin bir yerde bir taksiciye birakiyor. taksi fiyati biraz fazla soyluyor ve binmek istemiyorum. atar yapiyorum ama baska bir sansim da pek yok. cok cok az bir indirim yapiyor mecburen kabul ediyorum. ancak taksiciyi seviyorum. normalde otobus soforlugu yapiyormus ama sanirim bayramda takside calismasi gerekmis. iran azericesi konusuyor ve bir sekilde anlasiyoruz. bana gectigimiz yerler hakkinda bilgi veriyor. kendi koyunden gecerken bir sey isteyip istemedigimi soruyor. yoldaki saticilardan kucuk bir karpuz alip yiyorum. parasini kabul etmiyorlar. kandovan'a varmadan oraya benzeyen bir dag yamaci varmis ve depremde harap olmus yillar once. taksici burayi gosteriyor bana. etraftaki ari kovanlari goruyor ve bal almak istiyorum. taksici ureticilerle konusuyor ve yarim kiloya zar zor ikna edip aliyoruz. kandovan'in girisinde buyuk bir arac kalabaligi var. cok kalmayacagim icin taksiciye 40 dakika falan beklerse onunla donebilecegimi soyluyorum. kabul ediyor. burasi bizim peri bacalarina benziyor. halk hala burada yasadigi icin soyle bir gezmek disinda yapilabilecek pek bir sey yok. yukari cikacak yol da bulunmuyor cunku evler var. asagilardan fotograf cekmeye calisirken cok genc bir cocuk takiliyor pesime. beraber fotograf cekinelim diye tutturuyor. hay allah istemiyorum. bakti ben yapmayacagim amcasini cagiriyor ve onun telefonundan fotograf cektirelim diye neredeyse yalvariyor. gitsin diye sonunda kabul ediyorum. amcasi, amcasinin oglu, bilmem ne akrabasiyla ve sonunda tabi ki kendisiyle fotografimi aliyor. bitince gitmiyor da. susmadigi icin dikkatimi etrafima veremiyorum. son care taksiciye gidiyorum. taksiye binecegimi gorunce sonunda gidiyor. kotu baslayan gun yine kotulesti. yine minibuse ulasiyorum. kalkmasi icin dolmasini bekliyoruz.

ali sah kalesi

kandovan yolunda depremin harap ettigi neredeyse izi kalmamis kaya sehirde saticilar

kandovan

kandovanli sakin ziyaretcilerden pek memnun degil galiba

tebriz'e donuyorum. bali musafirhaneye birakip kapali carsiya gidiyorum ama kapali. saat kulesinin oldugu belediye binasini gorup mescid-i kebud'a yurumeye basliyorum. yolda azerbaycan muzesi'ni goruyorum. arkasim muzeler kapali demisti ama bu acik. muzeyi geziyorum. mescid-i kebud muzeden gorunuyor. cikinca oraya yoneliyorum. mescidin bahcesi gayet hos. ancak namaz kilinan yer su an muzeye cevrilmis. bayram bayram mescidi sadece yabanci bileti ile gezebilirsiniz dediklerinde kizip cikiyorum. yolda bana erkeklerin "hello hello" diye laf atmasi tuhafima geliyor. tekrar el golu'ne gitmek istiyorum. donuste de sehriyar'in kabrinin de bulundugu makber-is-suara'ya ugrarim diyorum ama otobus bekle, kalkmasini bekle derken hava karariyor. donuste de vaktim olmuyor. taksici azericesiyle tebriz'in tek iyi yaninin havasi oldugunu soyleyip sikayet ediyor. ama otobus biletini bana pahaliya satmamalari icin kendisi aliyor ve kartini veriyor. yarim kalmis bir sekilde tebriz'den ayriliyorum.

saat kulesi ve belediye binasi

kapali carsi civar

mescid-i kebud

ve hos bahcesi

ve de kapisi

el golu'nde aksam


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder